Kategori arşivi: Ekonomi

BDDK, bankaların sermaye yeterliliğinin ölçülmesine ilişkin yönetmelikte değişiklik yaptı

(AA) – Yapılan değişiklik kapsamında, yönetmelikten “ipotek teminatlı menkul kıymet” teriminin tanımı çıkarılarak, bunun yerine “teminatlı menkul kıymet”in karşılığı eklendi.

Bu kapsamda yönetmeliğin risklerin standart yaklaşım kapsamında sınıflandırılması bölümünde “teminatlı menkul kıymetler”e ilişkin yeni bir madde yer aldı. Yeni madde ile maruz kalınan riskin teminatlı menkul kıymetler sınıfına dahil edilebilmesi için, varlık havuzunun merkezi yönetim, merkez bankası, kamu kuruluşu ya da çok taraflı kalkınma bankalarından olan ya da bunlarca garanti edilen alacaklardan oluşması gerekecek.

Ayrıca ikamet ile ticari amaçlı gayrimenkul ipoteğiyle teminatlandırılan alacaklar ve teminatlı menkul kıymet ihracının yüzde 15’ini geçmemek şartıyla yüzde 50 ya da daha düşük risk ağırlığına tekabül eden, bankalardan veya aracı kurumlardan olan ya da bunlarca garanti edilen alacaklar da bu sınıfa dahil edilebilecek.

Öte yandan varlık havuzunun nominal değeri ile teminatlı menkul kıymetlerin nominal değeri arasındaki oranın, teminatlı menkul kıymetlere ilişkin Sermaye Piyasası Kanununa ilişkin alt düzenlemelerde veya muadil yabancı ülke düzenlemelerinde belirlenen oranı sağlaması gerekecek.

Varlık havuzuna, teminatlı menkul kıymet ihracında ikame olarak kabul edilen varlıklar ile risklerin korunmasını teminen sağlanan türev işlemler de eklenebilecek.

Teminatlı menkul kıymete yatırım yapan bankanın, varlık havuzu ile teminatlı menkul kıymetlerin değerleri, coğrafi dağılımı, türü, bakiyesi, faiz ve kur riski gibi bilgileri en az 6 ayda bir ihraççıdan temin etmesi gerekecek.

Yönetmelikte yapılan diğer bir değişiklik kapsamında, teminatlı menkul kıymetlere yüzde 100 risk ağırlığı uygulanacak. Bir kredi derecelendirme kuruluşu tarafından derecelendirilen teminatlı menkul kıymetlerde ise risk ağırlığı kredi kalitesi kademesiyle ilişkilendirilecek. Derecelen dirilmeyen teminatlı menkul kıymetlerde ise riskin ağırlığı ihraççının risk ağırlığına göre belirlenecek.​​​​​​​

Macaristan’daki en büyük Türk yatırımını Şişecam gerçekleştirecek

(AA) – Macaristan Dışişleri ve Dış Ticaret Bakanı Peter Szijjarto, bakanlıkta düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin, dünyanın en hızlı büyüyen ülkelerinden biri olduğunu ve Macaristan’ın Doğu’ya açılım politikasında Türkiye’nin önemli bir yer tuttuğunu söyledi.

14 ülkede 43 fabrikada üretim yapan Şişecam’ın, dünyada en büyük ikinci cam üreticisi firma olduğunu, 150’den fazla ülkeye ihracat yaptığını anlatan Szijjarto, Şişecam’ın Macaristan’daki fabrikasında yıllık 330 bin ton cam ambalajı üretileceğini bildirdi.

Şişecam’ın cam ambalaj fabrikası yatırımının Macaristan’da bugüne kadarki en büyük Türk yatırımı olduğunu belirten Szijjarto, ”Şişecam Grubu, 73 milyar Macar forinti yatırım yapma kararı aldı. Bu meblağ, Macaristan’da bugüne kadarki en yüksek Türk yatırımı demek. Macar hükümeti de bu yatırıma 12,5 milyar forint destek sağlayacak.” şeklinde konuştu.

İki ülke ticari ilişkilerine de değinen Szijjarto, Macaristan ve Türkiye arasındaki ikili ticaretin bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 27 artış gösterdiğini kaydetti.

“Macaristan’ın ihracatına da önemli ölçüde katkı sağlayacaktır”

Toplantıya video konferans yöntemiyle katılan Şişecam Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Prof. Dr. Ahmet Kırman da dünyada cam ev eşyasında ikinci, cam ambalaj ve düzcamda 5’inci büyük üretici konumunda bulunduklarını, ayrıca, dünyanın en büyük 8’inci soda üreticisi ve krom kimyasallarında da dünya lideri olduklarını söyledi.

Macaristan’ın Orta Avrupa’daki güçlü konumu ve yatırımcıya sağladığı destekler dolayısıyla Kaposvar kentinde yatırım yapma kararı aldıklarını belirten Kırman, sözlerini şöyle sürdürdü:

”Avrupa’daki bu ilk cam ambalaj tesis yatırımımızı Kaposvar kentinde hayata geçireceğiz. 2023 yılında operasyona başlamasını ve 2025 yılı itibarıyla tesisin tam kapasiteye ulaşmasını hedefliyoruz. Yatırım tutarı 220 milyon avronun üzerinde gerçekleşecektir. Tamamlandığında 330 bin tonluk net üretim kapasitesine sahip olacak üretim tesisimiz, hem Macaristan’ın hem de geniş bir coğrafyada dış pazarın cam ambalaj talebine cevap verecektir. Cam ambalaj pazarında Avrupa’daki ayak izimizi genişletirken, Macaristan’ın ihracatına da önemli ölçüde katkı sağlayacaktır.”

Toplantıya, Türkiye’nin Budapeşte Büyükelçisi Ahmet Akif Oktay ve Macaristan’ın Ankara Büyükelçisi Viktor Matis de katıldı.

Moody’s Türkiye’ye ilişkin değişiklik yapmadı

(AA) – Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Türkiye’nin kredi notu ve görünümüne ilişkin güncelleme yapılmadığını bildirdi.

Kredi derecelendirme kuruluşundan yapılan açıklamada, daha önce reyting takviminde belirtilen 4 Haziran 2021 itibarıyla Türkiye’nin kredi notu ve görünümüne ilişkin güncelleme yapılmadığı kaydedildi.

Moody’s, Türkiye’yi “B2” kredi notu ve “negatif” görünümle değerlendiriyor.

Küresel piyasalarda belirsizlik devam ediyor

(AA) – Dünya genelinde ekonomik aktiviteye ilişkin olumlu veri akışına karşın gelişmiş ülke merkez bankalarının enflasyonist baskılar karşısında ultra gevşek para politikası duruşunda değişikliğe gidilebileceği endişesiyle küresel pay piyasalarında oynaklığın arttığı görüldü.

ABD’de ADP özel sektör istihdamı 974 bin ile tahminleri geride bırakırken, tarım dışı istihdam beklentilerin altında kalsa da 559 bin ile artış eğilimini sürdürdü. Dünya genelinde Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI) verilerinin tarihi yüksek seviyelere çıkması ekonomik toparlanmanın gücünü koruduğuna işaret ederek pay piyasalarını destekledi.

Öte yandan, güçlü iş gücü piyasası ve enflasyonist baskılar Fed’in para politikasına ilişkin belirsizlikleri artırarak, pay piyasalardaki yükselişlerin sınırlı kalmasına neden oldu.

Artan belirsizliklerle piyasalarda risk algısı yükselirken, altın ve ABD’nin 10 yıllık tahvili gibi güvenli liman olarak nitelendirilen varlıklara talebin arttığı gözlemlendi.

ABD’nin 10 yıllık tahvil faizi bu gelişmelerle haftanın son işlem gününde yaklaşık 7 baz puan azalarak yüzde 1,56’ya gerilerken, altının ons fiyatı hafta içinde 1.856 doları görmesinin ardından bu seviyeden gelen tepki alımlarıyla kayıplarını kısmen telafi etti ve haftayı yüzde 0,65 azalışla 1.891 dolardan tamamladı.

Analistler, gelecek hafta ABD ve Çin’de açıklanacak enflasyon verilerinin yatırımcıların odağında olacağını kaydederek, bu verilerde öngörülerin aşılması halinde enflasyonist endişelerin ve buna bağlı olarak risk algısının artabileceğini bildirdi.

Dolar endeksi bu gelişmelerle dalgalı bir seyir izlese de yükseliş eğilimini üst üste ikinci haftaya taşıyarak yüzde 0,1 artışla 90,1 seviyesine çıktı.

Küresel bazda enflasyon endişelerinin ortaya çıkmasında önemli rol oynayan emtia fiyatları da haftayı karışık bir seyirle tamamladı. Bakırın libresi haftayı yüzde 2,3 değer kaybıyla 4,5 dolardan tamamladı.

Brent petrolün varil fiyatı Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nün (OPEC) petrol üretimini kademeli olarak artırma yönündeki tutumlarını değiştirmemesine karşın ekonomilerdeki toparlanmaya ilişkin iyimserlikle artış eğiliminde hareket ederek yükseliş eğilimini üst üste ikinci haftaya taşıdı. Haftayı yüzde 3,9 artışla 71,6 dolardan tamamlayan Brent petrolün varil fiyatı, hafta içinde Mayıs 2019’dan bu yana en yüksek seviye olan 72 doları gördü.

Bu hafta kripto para piyasalarında nispeten sakin bir seyir gözlemlendi. Bitcoin hafta içinde 39 bin 450 dolara kadar yükselse de Tesla Üst Yöneticisi Elon Musk’un sosyal medya platformu Twitter üzerinden Bitcoin’e ilişkin olumsuz paylaşımı sonrası gerileyerek 36 bin dolar seviyesine indi.

New York borsası sınırlı da olsa yükseldi

Bu hafta ABD gündeminin odağında istihdam verileri dışında Fed’in para politikasına ilişkin olası ipuçları içerebileceği gerekçesiyle Bej Kitap raporu bulunurken, raporda, ABD ekonomisinin mayısta ılımlı bir hızla genişlediği belirtilerek, artan fiyat baskılarının ise özellikle girdi maliyetleri tarafında güçlü bir şekilde hissedildiği kaydedildi.

Analistler, güçlü istihdam verileri ve Bej Kitap raporunda da değinilen enflasyonist baskılar sebebiyle Fed’in parasal genişlemede yolun sonuna geldiği ve varlık alımlarının azaltılmasının tahminlerden önce başlayabileceğine ilişkin tartışmaların artık daha yüksek sesle dile getirildiğini aktardı.

Bununla birlikte, Fed’in yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sonrası piyasadaki likidite sıkışıklığını hafifletmek amacıyla satın aldığı özel sektör tahvillerini satmaya başlayacağını ve yıl sonun kadar bu satışları tamamlayacağını duyurduğuna dikkati çeken analistler, söz konusu adımın 13,7 milyar dolarla sınırlı olsa da özel sektör tahvil faizlerinde yukarı yönlü hareketi tetikleyebileceğini bildirdi.

ABD Başkanı Joe Biden’ın asgari kurumlar vergisi oranını yüzde 15 olarak uygulama teklifi ve yüzde 28 kurumlar vergisi çabalarından vazgeçilmeyeceğine ilişkin haberlerin yanı sıra ABD’nin, Çinli, çoğu savunma sektöründe faaliyet gösteren 58 şirkete yatırım yasağını uygulamaya başlaması da risk algısını artıran diğer etkenler oldu.

Analistler, söz konusu gelişmelere karşın ekonomik toparlanmada güçlü bir seyre işaret eden makro ekonomik verilerle ABD pay piyasalarında yükseliş eğiliminin korunduğunu kaydederek, imalat sanayi ve hizmet sektörü PMI verilerinin sırasıyla 62,1 ve 70,4 ile tarihi zirvesine yükseldiğini, ISM imalat dışı endeksinin de yükseliş eğilimini sürdürerek 64’e ulaştığını hatırlattı.

Söz konusu gelişmelerle sınırlı da olsa alıcılı bir seyir izleyen New York borsasında, haftalık bazda Nasdaq endeksi yüzde 0,48, S&P 500 endeksi yüzde 0,61 ve Dow Jones endeksi de yüzde 0,66 değer kazandı.

7 Haziran ile başlayan haftanın veri takviminde, salı dış ticaret dengesi, çarşamba toptan stoklar, perşembe TÜFE ve hazine bütçe dengesi ve cuma Michigan Üniversitesi Tüketici Güven Endeksi verileri takip edilecek.

Avrupa’da endeksler rekor kırmaya devam etti

Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) Pandemi Acil Varlık Alım Programı’nı (PEPP) 10 Temmuz’daki toplantıda azaltmayabileceğine ilişkin tahminlerin piyasalarda gittikçe ağırlık kazanması, Kovid-19 aşılamalarının olumlu sonuçları ve tarihi yüksek seviyelere yükselen hizmet sektörü PMI verileriyle Avrupa borsaları alış ağırlıklı bir seyir izlerken, gelecek hafta gözler ECB’nin faiz kararı ve ECB Başkanı Christine Lagarde’ın yapacağı açıklamalara çevrildi.

Analistler, Avrupa’da gerilemeye başlayan enflasyon beklentilerinin ECB’nin ultra gevşek para politikasını ve varlık alım programını bir süre daha devam ettireceğine ilişkin iyimserliği artırdığını söyledi.

Enflasyona ilişkin endişelerin azalmasıyla Fransa, İtalya ve İspanya 10 yıllık tahvil faizleri düşüş eğilimlerini üst üste üçüncü haftaya taşırken, Almanya’nın 10 yıllık tahvil faizleri yüzde eksi 0,21’e geriledi.

Avrupa’da Kovid-19 salgınıyla mücadelede önemli yol kat edildiğini aktaran analistler, hafta içinde İngiltere’de salgının başlangıcından bu yana ilk kez Kovid-19 kaynaklı bir ölüm yaşanmamasının risk iştahını güçlendirdiğini kaydetti.

Avro Bölgesi’nde 55,2’ye yükselen hizmet sektörü PMI tüm zamanların en yüksek seviyesine işaret ederken, 62,9 olarak gerçekleşen İngiltere hizmet sektörü PMI son 24 senenin en yükseğine çıktı.

Avro/dolar paritesi bu gelişmelerle haftayı yüzde 0,2 azalışla 1,2168’den tamamladı.

Almanya ve Fransa borsalarında rekorların kırıldığı haftada, İtalya’da Ekim 2008’den bu yana en yüksek seviye görüldü.

Haftalık bazda Almanya’da DAX endeksi yüzde 1,11 ve Fransa’da CAC 40 endeksi yüzde 0,49 artışla haftalık kapanış rekoru kırarken, İtalya’da MIB 30 endeksi 1,60 ve İngiltere’de FTSE 100 endeksi yüzde 0,66 yükseldi.

Gelecek hafta; pazartesi Almanya’da fabrika siparişleri, salı Avro Bölgesi’nde Gayrisafi Yurt içi Hasıla (GSYH), Almanya’da sanayi üretimi ve ZEW Beklenti Endeksi, çarşamba Almanya’da dış ticaret dengesi, perşembe ECB’nin faiz kararı ile devamında ECB Başkanı Lagarde’ın açıklamaları ve İngiltere’de sanayi üretimi verileri takip edilecek.

Asya piyasaları satıcılı seyretti, Güney Kore pozitif ayrıştı

Asya borsalarında bu hafta karışık sinyaller veren makro ekonomik veriler ve özellikle Çin’de artan enflasyon endişeleriyle satıcılı bir seyir izlenirken, haftaya Çin’de açıklanacak TÜFE verileri yatırımcıların odağında bulunuyor.

Analistler, ABD ile Çin arasındaki anlaşmazlıkların büyüyebileceği ihtimali ve 51 seviyesine gerileyen imalat sanayi PMI verisinin risk algısını artırdığını belirtti. ABD hafta içinde Çinli, çoğu savunma sektöründe faaliyet gösteren 58 şirkete yatırım yasağını uygulamaya başlamıştı.

Bununla birlikte, bu hafta Avustralya ve Hindistan Merkez Bankası beklentiler doğrultusunda politika faizinde değişikliğe gitmezken, Hindistan Merkez Bankası Kovid-19’un ekonomik etkileriyle mücadele etmek için tahvil alım programı başlatacağını duyurdu.

Bu hafta Japonya’da açıklanan sanayi üretimi aylık bazda yüzde 2,5 artsa da tahminlerin altında kalırken, imalat sanayi PMI 53’e yükseldi.

Bu gelişmelerle, bu hafta Japonya’da Nikkei 225 endeksi yüzde 0,71, Çin’de Şanghay bileşik endeksi yüzde 0,25 değer kaybederken, Güney Kore’de Kospi endeksi yüzde 1,6 değer kazandı.

7 Haziran ile başlayan haftanın veri takviminde, pazartesi günü Çin’de dış ticarete dengesi, salı Japonya’da ödemeler dengesi ve GSYH, çarşamba Çin’de TÜFE ve ÜFE ile perşembe Japonya’da ÜFE verileri takip edilecek.

Yurt içi piyasalar pozitif seyretti

Yurt içi piyasaların odağında bu hafta TÜFE ve büyüme verileri bulunurken, dolar kurunun dalgalı seyrettiği haftada BIST 100 endeksi, söz konusu verilerin beklentilerden iyi gelmesi ve dünya genelindeki ekonomik aktivitede görülen toparlanmanın etkisiyle haftayı yükselişle tamamladı.

Türkiye, 2021’in ilk çeyreğinde yüzde 7 büyüyerek AA Finans’ın beklenti anketine katılan ekonomistlerin yüzde 6,4’lük tahminlerini geride bırakırken, enflasyon da yıllık bazda 7 ayın ardından ilk kez gerileyerek yüzde 16,59’a indi.

Öte yandan, hafta içinde Türk lirası mevduatları için stopaj desteği uygulamasında süre 31 Temmuz 2021’e uzatılırken, söz konusu kararın banka hisselerine olumlu yansıdığı görüldü.

Bu gelişmelerle BIST 100 endeksi alıcılı bir seyir izleyerek haftayı yüzde 0,76 artışla 1.432,93 puandan tamamladı. Analistler, teknik açıdan BIST 100 endeksinde 1.470 puanın önemli direnç, 1.390 ve 1.360 seviyelerinin destek konumunda olduğunu söyledi.

Türk lirası ise ABD’de açıklanan istihdam verileriyle birlikte gelişmekte olan ülke para birimlerindeki satış baskısına paralel değer kaybetti. Dolar/TL 8,7738 ile zirvesini görmesinin ardından bir önceki hafta kapanışına göre yüzde 1,2 değer kazanarak 8,6626 seviyesinden kapanış yaptı.

Analistler, dün akşam Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı 135 milyar metreküplük yeni doğalgaz rezervinin gelecek hafta pay piyasalarına olumlu yansıyabileceğini söyledi.

7 Haziran haftasında yurt içinde pazartesi Hazine nakit dengesi, perşembe işsizlik ve cuma günü sanayi üretimi ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın yayınlayacağı beklenti anketindeki veriler takip edilecek.

Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu’ndan sıkı parasal duruş vurgusu

(AA) – Finansal İstikrar Raporu’nun 32’nci sayısına önsöz yazan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu, 2020 yılında küresel ölçekte yaşanan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının seyrine dair belirsizliklerin Finansal İstikrar Raporu’nun son sayısından bugüne kısmen devam ettiğini belirtti.

Kavcıoğlu, diğer taraftan sosyal izolasyon önlemlerinin kademeli biçimde hafifletilmesi ve döneme özgü genişleyici maliye ve para politikalarının desteği ile küresel iktisadi faaliyetteki toparlanma eğiliminin korunduğunu ifade etti.

Türkiye ekonomisinde 2020 yılının üçüncü çeyreğiyle başlayan güçlü seyrin iç ve dış talep ile desteklendiğini vurgulayan Kavıoğlu, “Sanayi üretimi kuvvetli bir seyir izlerken, salgın kaynaklı belirsizlikler ve kısıtlayıcı tedbirlerin etkisiyle hizmetler sektöründe kaydedilen toparlanma görece sınırlı kalmıştır. Dış talepteki artışın, altın ithalatındaki gerileme ve kredilerde finansal koşullardaki sıkılaşmanın etkisiyle kaydedilen yavaşlama ile cari işlemler dengesinde gözlenen iyileşmenin önümüzdeki dönemde de süreceği öngörülmektedir.” ifadelerini kullandı.

“Önümüzdeki dönemde kredi büyüme oranlarının gerilemeye devam etmesi beklenmektedir”

Şahap Kavcıoğlu, salgına yönelik ekonomik tedbirlerle borçluluk seviyelerinin 2020 yılından itibaren tüm dünyada arttığını belirtti.

Bu dönemde Türkiye’de de gerek hanehalkının gerekse reel sektörün borçluluk oranlarında artışlar olduğunu ancak söz konusu oranların gelişmekte olan ülkeler ortalamasının altında ve görece düşük seviyelerde gerçekleşmeye devam ettiğini vurgulayan Kavcıoğlu, reel sektör firmalarının yabancı para pozisyonundaki iyileşme eğiliminin devam etmesi ve kısa vadeli yabancı para borç karşılama oranındaki kuvvetli seyrin mali bünyelerinin kur gelişmelerine karşı dayanıklılığını artırdığının altını çizdi.

Kavcıoğlu, hanehalkı tarafında ise bireysel kredilerde salgın döneminde görülen artışın, son dönemde yavaşladığını ifade etti.

Söz konusu eğilimin korunmasının, enflasyon ve cari dengenin sürdürülebilirliği ile makroekonomik ve finansal istikrar açısından önem arz ettiğini belirten Kavcıoğlu, şunları kaydetti:

“Önümüzdeki dönemde kredi büyüme oranlarının gerilemeye devam etmesi beklenmektedir. Bankaların ihtiyatlı karşılık politikaları, yüksek sermaye ve likidite tamponları ile güçlü bilanço yapısı sonucunda aktif kalitesi kaynaklı riskler yönetilebilir seviyede seyretmeye devam etmektedir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edecektir.

Fiyatlar genel düzeyinde sağlanacak istikrarın, ülke risk primlerindeki düşüş, ters para ikamesinin başlaması, döviz rezervlerinin artış eğilimine girmesi ve finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesi yoluyla makroekonomik ve finansal istikrarı olumlu etkileyeceği değerlendirilmektedir. Sıkı parasal duruş; enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve finansal piyasa gelişmeleri bağlamında dışsal ve geçici oynaklıklara karşı önemli bir tampon işlevi görecektir. Bu çerçevede, finansal istikrara ilişkin güncel durum ve görünümle birlikte küresel ve yurt içi makroekonomik gelişmelere yer verdiğimiz Finansal İstikrar Raporumuzun 32’nci sayısının kullanıcılar için faydalı olmasını dilerim.”

Merkez Bankası Finansal İstikrar Raporu yayımlandı

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Finansal İstikrar Raporu’nda, “Yılın geri kalanında sıkı parasal duruşun etkilerinin belirginleşmesiyle cari dengede ve enflasyon görünümünde beklenen iyileşme makrofinansal istikrarı destekleyecektir.” ifadelerine yer verildi.

TCMB’nin Mayıs 2021 dönemine ilişkin 32’nci Finansal İstikrar Raporu, bankanın internet sitesinde yayımlandı.

Raporda, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına karşı küresel ölçekteki kapanma önlemlerinin kademeli şekilde gevşetilmesinin, salgın boyunca alınan ve çoğunluğu halen devam eden ekonomik ve finansal destekleyici tedbirler ve takip eden dönemde aşı konusundaki gelişmelerin katkısıyla, 2020 yılı ikinci yarısından itibaren küresel iktisadi faaliyette toparlanma eğilimi başladığı belirtildi.

Bu doğrultuda 2020 yılı ekim ayından bu yana gelişmekte olan ülke (GOÜ) hisse senedi piyasaları ve zaman zaman dalgalanma göstermekle birlikte tahvil piyasalarına portföy girişi yaşandığı hatırlatılan raporda, gelişmiş ülkeler ile Türkiye ve emsal ülkeler başta olmak üzere GOÜ borsalarının karantina önlemlerinin azaltılmaya başladığı Mayıs 2020’den bu yana olumlu performans sergilediği ifade edildi.

Raporda, salgının ve salgın döneminde sağlanan mali desteklerin etkisi ile artan reel sektör ve kamu sektörünün yüksek borçluluğunun hem gelişmiş ülkelerde hem GOÜ’lerde birer kırılganlık unsuru olarak ön plana çıktığı bildirildi.

Tedbirlerin süresi, tedbirlerden çıkışın zamanlaması ile bu sürecin yaratacağı ödünleşimlerin yönetilmesi ve aşılama konusunda ülkeler arasındaki farklılıkların küresel büyüme görünümü üzerinde belirleyici olacağı vurgulanan raporda, gelecek dönemde ekonomik büyümede ülkeler arasındaki farklılaşma ve gelişmiş ülke para politikalarına dair belirsizliklerin GOÜ’lere yönelik sermaye akımlarında oynaklığa neden olabileceği aktarıldı.

“Salgının yayılımının devam etmesi hizmet sektöründeki toparlanmayı sınırladı”

Finansal İstikrar Raporu’nda, yurt içi iktisadi faaliyetin 2020 yılının üçüncü çeyreğinden itibaren iç talepte daha belirgin olmak üzere, güçlü bir toparlanma kaydettiği belirtildi.

Kredilerdeki ivmelenmenin iç talep kanalıyla ithalatı artırdığı ifade edilen raporda, 2020 yılı ikinci yarısında ihracatta görülen artış eğiliminin, küresel büyüme görünümünün kademeli şekilde iyileşmesi ve önemli ticaret ortaklarının bulunduğu Avrupa ülkelerinde salgın kaynaklı kısıtlamaların daha ziyade hizmetler sektörüyle sınırlı kalmasıyla 2021 yılı ocak-nisan dönemi itibarıyla devam ettiği bildirildi.

Raporda, şu değerlendirmelere yer verildi:

“Sanayi üretimindeki güçlü seyre karşın, salgının yayılımının devam etmesi başta turizm olmak üzere hizmet sektöründeki toparlanmayı sınırlamaktadır. Güçlü seyreden iç talebin yanı sıra ithalat fiyatlarındaki artış da dış dengeyi olumsuz etkilemektedir. Buna karşın, ihracattaki güçlü artış eğilimi, altın ithalatındaki belirgin gerileme ve finansal koşullardaki sıkılaşmanın etkisiyle kredilerde gözlenen yavaşlama cari işlemler hesabında öngörülen iyileşmeyi desteklemektedir. İstihdamı korumaya yönelik tedbirler salgının iş gücü piyasası üzerindeki olumsuz etkilerini sınırlandırırken, iş gücüne katılım oranındaki yükselme eğilimi son aylarda işsizlik oranını artırıcı etki yapmaktadır. Uluslararası emtia fiyatlarındaki artışların yanı sıra talep ve maliyet unsurları, bazı sektörlerdeki arz kısıtları ve enflasyon beklentilerindeki yüksek seviyeler, fiyatlama davranışları ve enflasyon görünümü üzerinde risk oluşturmaya devam etmektedir.

“Kur etkisinden arındırılmış yıllık toplam kredi büyümesi yüzde 13”

Raporda, 2020 yılı son çeyreğinden itibaren sıkılaştırılan para politikası ve salgına yönelik tedbirler kapsamında gerçekleştirilen kredi kampanyalarının son bulmasıyla birlikte kredi büyümesinin son rapor döneminden itibaren düşüş eğilimine girdiği belirtildi.

Geçen yılın eylül ayı ile karşılaştırıldığında 2021 yılı nisan ayı itibarıyla kur etkisinden arındırılmış yıllık (KEA) toplam kredi büyümesinin yüzde 25’ten yüzde 13’e, KEA ticari kredi büyümesi de yüzde 19’dan yüzde 8’e gerilediği bilgisi verilen raporda, “Bireysel kredi büyüme oranı ise 2020 yılı eylül ayında yüzde 50’yi aşmış ve 2021 yılı nisan ayında yüzde 34 seviyesinde gerçekleşmiştir. Kredi büyümesine ilişkin yakın dönem eğilimler göz önünde bulundurulduğunda, mevcut sıkı parasal duruşun krediler üzerindeki yavaşlatıcı etkisinin önümüzdeki dönemde belirginleşmesi ve yaz aylarında baz etkilerinin de devreye girmesiyle yıllık kredi büyüme oranlarının gerilemeye devam etmesi beklenmektedir.” ifadeleri kullanıldı.

Mevcut rapor döneminde reel sektörün yabancı para (YP) açık pozisyonundaki gerilemenin YP mevduatlardaki artış ve YP borçlarda devam eden düşüş kaynaklı olarak devam ettiği bildirilen raporda, sektörün net YP açık pozisyon tutarının 2021 yılı şubat ayı itibarıyla bir önceki yılın aynı dönemine göre 15 milyar dolar azalarak 155 milyar dolar seviyesinde gerçekleştiği aktarıldı.

Raporda, sektörün kısa vadeli döviz pozisyonu fazlasının ise 2020 yılı başından bu yana hızlı şekilde artarak 2021 yılı şubat ayında yaklaşık 26 milyar dolar seviyesine ulaştığı, kısa vadeli YP varlıkların kısa vadeli yükümlülükleri karşılama oranının yüzde 127 seviyesine çıktığı belirtildi.

YP pozisyonuna ilişkin söz konusu göstergelerde süregelen iyileşmenin reel sektör firmalarının mali bünyelerinin kur gelişmelerine karşı dayanıklılığını artırdığı vurgulanan raporda, “Aynı dönemde, salgın kaynaklı olarak artan finansman ihtiyacının bankacılık sektörü tarafından TL cinsi olarak etkin bir şekilde karşılanması ve kur artışının YP borç stoku üzerindeki etkisi ile reel sektör finansal borçlarının GSYİH’ye oranı yüzde 57’den yüzde 63’e yükselmiştir. Buna karşın, Türkiye’de reel sektör borçluluk oranı 2020 yılı üçüncü çeyreği itibarıyla GOÜ, G20 ve dünya ortalamalarının gerisinde seyretmeye devam etmiştir.” değerlendirmesi yapıldı.

“Hanehalkı borcunun GSYİH’ye oranı yüzde 18”

Raporda, salgın dönemine özgü uygun koşullu kredi kampanyalarının akabinde kredi koşullarının sıkılaşması ve azalan ihtiyati nakit ve nakit benzeri varlık tutma tercihinin belirleyici etkileriyle hanehalkı finansal varlık ve yükümlülüklerinin büyümesi mevcut rapor döneminde yavaşladığı belirtildi.

Söz konusu dönemde yükümlülük büyümesine en büyük katkı görece güçlü bir artış sergileyen ihtiyaç kredisi ve bireysel kredi kartı hareketlerinden gelirken; varlık kalemi üzerinde tasarruf mevduatı, hisse senedi ve kıymetli maden tercihlerinin belirleyici olduğu vurgulanan raporda, 10 yıllık ortalaması yüzde 47 seviyesinde bulunan hanehalkı finansal kaldıraç oranının son yıllarda gösterdiği kademeli düşüş eğiliminin salgın döneminde sona erdiği, kaldıraç oranının mevcut rapor döneminde yüzde 36 seviyesinde yatay bir seyir izlediği bildirildi.

Raporda, Türkiye’de yüzde 18 civarında olan hanehalkı borcunun GSYİH’ye oranının, yüzde 51 seviyesindeki GOÜ ortalamasının altında seyretmeye devam ettiği vurgulandı

“TGA oranı yüzde 3,8”

Finansal İstikrar Raporunda, salgının firmaların nakit akışı ve hanehalkının borç ödeme kapasitesi kanalıyla bankacılık sektörü aktif kalitesi görünümü üzerindeki olası etkilerinin, alınan kapsamlı politika tedbirleriyle sınırlandırıldığı belirtildi.

Kredi taksitlerinin ötelenmesi, tahsili gecikmiş alacak (TGA) ve yakın izlemedeki krediler için gecikme sürelerinin belirlenen bir dönem için uzatılması, KGF teminatlı krediler gibi tedbir ve uygulamalar sonucu TGA bakiyesinin yataya yakın seyrettiği ifade edilen raporda, kredi bakiyesinin kuvvetli bir şekilde arttığı ve sektörün TGA oranının 2021 yılı mart ayı itibarıyla yüzde 3,8 seviyesine gerilediği vurgulandı.

Raporda, gerek gecikme süreleriyle ilgili düzenleme gerekse döviz kurundaki yükselişe bağlı olarak yakın izlemedeki kredi bakiyesinin 2020 yılı ikinci çeyreğinden itibaren artmaya başladığı, söz konusu kredilerin toplam canlı krediler içindeki payının ılımlı bir artışla 2020 yılı mart ayındaki yüzde 10,9 seviyesinden 2021 yılı mart ayı itibarıyla yüzde 11,1’e yükseldiği bildirildi.

Raporda, şunlar kaydedildi:

“Yapılandırılan veya yakın izlemede sınıflandırılan kredilerin takip hesaplarına intikalinin tarihsel ortalamalarıyla uyumlu şekilde hareket edeceği, BDDK’nın kredilerin sınıflandırılmasına esneklik sağlayan uygulamasının sonlanması halinde iktisadi faaliyetin güçlü seyriyle beraber TGA oranındaki yükselmenin sınırlı olacağı beklenmektedir. Sektörün ihtiyatlı bir yaklaşımla karşılık ayırmaya devam etmesi sayesinde aktif kalitesindeki olası bozulmanın yönetilebilir seviyelerde kalabileceği öngörülmektedir.”

“Sektörün kredi/mevduat oranı dengeli bir seyir izlemektedir”

Raporda, bankacılık sektörünün kısa ve uzun vadeli likidite pozisyonlarının güçlü görünümlerini koruduğu belirtildi.

Likidite karşılama oranlarının (LKO) yasal alt limitlerin oldukça üstünde olup, sektörün kredi/mevduat (K/M) oranının 2021 yılı nisan ayı itibarıyla yüzde 100 seviyesinde dengeli bir seyir izlemekte olduğu ifade edilen raporda, şu değerlendirmeler yapıldı:

“Sektörün TL ve YP K/M oranları sırasıyla yüzde 150 ve yüzde 55 olup, mevcut YP likidite fazlası ve TL likidite ihtiyacı yurt içi ve yurt dışı takas piyasaları ile etkin bir şekilde yönetilmektedir. Mevcut Rapor döneminde küresel ve yurt içi gelişmelere bağlı olarak artan risk primine karşın bankalar yurt dışı borçlanma piyasasında sendikasyon kredilerini önceki yılın aynı dönemine göre benzer maliyetlerle ve yüzde 100’ün üzerinde yenilemektedir. Firmaların yatırım iştahının seyri ve mudinin YP mevduat tercihi ise bankaların yurt dışından borçlanma ihtiyaçlarını azaltan unsurlar olmuştur. Bankacılık sektörünün küresel şoklara karşı yeterli tampon bulunduran YP likit aktif portföyleri 2021 yılı mart ayı itibarıyla kısa vadeli YP cinsi yurt dışı borcun yüzde 81’ini karşılayabilmektedir. Bankaların kur takası pozisyonlarıyla birlikte likit aktiflerinin kısa vadeli borcun tamamını karşılayabildiği görülmektedir.”

“Kredi karşılık giderlerindeki azalış karlılığa olumlu yansıdı”

Raporda, bankacılık sektörü karlılığında mevcut rapor döneminde görülen gerilemede, net ücret ve komisyon gelirleri ile artan fonlama maliyetleri üzerinden net faiz gelirlerindeki düşüşün etkili olduğu belirtildi.

Aktif-pasif vade farkı ve 2020 yılında kullandırılan düşük faizli krediler kaynaklı olarak net faiz gelirlerinde görülen düşüşün, güçlü kredi büyümesi kaynaklı hacim etkisiyle bir miktar dengelendiği bildirilen raporda, “2021 yılı ilk çeyreğinde net ücret ve komisyon gelirleri karlılığı desteklerken, önümüzdeki dönemde kredilerdeki yeniden fiyatlama sürecinin devamıyla birlikte net faiz marjı kanalından gelen karlılığı sınırlayıcı etkinin hafifleyeceği öngörülmektedir. Karşılık gelişmeleri, düşük seyreden operasyonel giderler büyümesi ve sermaye piyasası işlemleri dönem kârlılığına olumlu katkıda bulunmuştur. Geçtiğimiz rapor döneminde ihtiyatlı bir yaklaşımla ayrılan karşılıklar sektörün risk yönetim kapasitesini desteklerken, mevcut rapor döneminde kredi karşılık giderlerindeki azalış da karlılığa olumlu yansımıştır.” ifadelerine yer verildi.

“Bankacılık sektörü sermaye yapısı güçlü görünümünü korumaktadır”

Finansal İstikrar Raporu’nda, bankacılık sektörü sermaye yapısının güçlü görünümünü koruduğu vurgulandı. Sermaye yeterlilik rasyosunun (SYR) mevcut rapor döneminde 143 baz puan gerileyerek yüzde 18 düzeyinde gerçekleştiği anımsatılan raporda, SYR hesaplanmasına ilişkin kullanılabilecek salgın dönemi imkanlarının BDDK tarafından 30 Haziran 2021 tarihine kadar uzatılmasının genel olarak SYR’yi desteklediği, kredi riskine esas tutarın hesaplanmasına ilişkin imkanda kullanılabilecek döviz kurunda yapılan güncellemenin SYR’yi düşürücü yönde etkilediği belirtildi.

Karlılığın mevcut rapor döneminde azalsa da özkaynaklara olumlu katkı sağlamaya devam ettiği aktarılan raporda, şu değerlendirmeler yapıldı:

“Finansal İstikrar Raporu’nun alt bölümlerinde yer alan temel göstergeler kullanılarak hesaplanan Makrofinansal Görünüm Endeksi, 2020 yılı ilk yarısında küresel salgının olumsuz etkileri sonucunda geriledikten sonra izleyen dönemde kademeli şekilde toparlanarak 2021 yılı ilk çeyreği itibarıyla tarihsel ortalamasının üzerine çıkmıştır. Son iki çeyrek itibarıyla krediler ve bankacılık sistemi bilanço sağlamlık göstergeleri ile firma kesimi ve hanehalkı finansal gelişmeleri daha destekleyici bir konumda olmuştur.

Küresel finansal koşullar bu dönemde olumsuz yönde gelişirken, yurt içi makroekonomik ortam iktisadi faaliyette kaydedilen güçlü seyir ile bir miktar iyileşirken enflasyon ve cari dengeye yönelik riskler önemini korumuştur. Yılın geri kalanında sıkı parasal duruşun etkilerinin belirginleşmesiyle cari dengede ve enflasyon görünümünde beklenen iyileşme makrofinansal istikrarı destekleyecektir. Fiyatlar genel düzeyinde sağlanacak istikrar, ülke risk primlerinde düşüş, ters para ikamesinin başlaması, döviz rezervlerinin artış eğilimine girmesi ve finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesi yoluyla önümüzdeki dönemde makroekonomik ve finansal istikrarı olumlu etkileyecektir.”